Cumartesi, Mayıs 24, 2025

son eklenenler

benzer haberler

Emeğin Tarihi: Luddizm

Tarih, bir bilim olmadan önce kahramanların ve bu kahramanlara bağlı büyük olayların hikâyeleştirilmesinden ibaretti. Bilimsel bakış açısıyla ele alındıktan itibaren bütün hikâyelerin oluşumu, etkileri, dinamikleri bambaşka anlatılmaya başlandı. Bizim için tarih, egemenlerin anlattığı hikâyeler olamazdı. Egemenlerin tarihi imparatorların, padişahların, aristokratların ekseninde fetihlerin, savaşların ve dünyanın paylaşılmasının, sömürünün tesis edilmesinin anlatısıdır. Bu hikâyede kölelerin, serflerin, işçilerin ve bir cümle halkın kanları, göz yaşları, alın terleri anlatılmaz. 

İşte bu sayfada, tarihin asıl yazıcılarının görmezden gelinen hikâyesini, deneyim hanemize atılan çentikler olarak not etmeye çalışacağız. Büyük ustanın dediği gibi “de te fabula narratur”, her bir ezilene, geçmişten bu yana acımasız kâr hırsıyla sömürülen tüm emekçilere kararlı bir çağrıdır: “anlatılan senin hikâyendir”. 

Hikâyenin bir yanında fetihler, katliamlar, dünyanın paylaşılması, bir avuç azınlığın zevk ve sömürü tarihi varken, diğer yanında ise köleliğe karşı ayaklanan Spartaküs ve köle ordusu, 1880’lerde 8 saatlik iş günü mücadelesiyle 1 Mayıs’ı tarihleştirenler, kapitalizme duydukları öfkeyi makinelerden çıkaran Luddistler, “Çalışarak yaşamak ya da savaşarak ölmek” sloganını bayraklaştırarak 19. Yüzyıla damgasını vuran Fransa işçi sınıfı, 1857 yılında haklı mücadeleleri sonucu katledilen ve 8 Mart’ı tüm dünya emekçi kadınlarına armağan eden Amerikalı kadın işçiler, Rusya’dan Meksika’ya, Çin’den Latin Amerika’ya, Afrika’dan Asya’ya dek uzanan ve insan eli değen her yerde hayata can verenler var. Türkiye özgülünde de 1 Mayıs 1977’ler, 15-16 Haziran’lar, 1989 Bahar Eylemleri, Kaveller, Tarişler, Kazlıçeşmeler ve daha adını sayamayacağımız onlarca birikim, kimi zaman yenilgiyle kimi zaman ise zaferle sınıfın hanesine yazılmıştır. Bu köşede her deneyimi, geleceğimize ışık tutması amacıyla incelemeye çalışacağız.

Kapitalizme Duyulan Öfke: Luddizm

18. Yüzyıl sonu ve 19. Yüzyılın başlarında İngiltere’de geniş halk kitleleri ciddi bir açlık ve yoklukla karşı karşıyaydı. Ücretli çalışanların aldıkları sefalet ücretler, halkın çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, hayat zor ve acı doluydu. Basit makinelerin yerini yavaş yavaş daha karmaşık makineler ve devasa fabrikalar almaya başlamıştı. Yeni makineler, özellikle nihai ürün üretiminde emek talebinin azalmasını beraberinde getirmiş ve emek yoğun tekstil gibi sektörlerde işsizliğin artmasına neden olmuştu. 

Egemenlerin amansız bir çalışma düzeniyle (bahsi geçen dönemde yer yer günlük çalışma süreleri 16 ile 18 saatleri bulabilmekteydi) sömürülerini pekiştirmeleri, özellikle kapitalizmin ilk döneminde yaygın olarak karşımıza çıkmaktaydı. Patronların kendi doğaları gereği yedek bir işsizler ordusuna duydukları ihtiyaç, emek cephesinin kendi içerisinde rekabetini de beraberinde getirmekteydi. Bu sonsuz sömürü çarkı, açlık ve yoksulluk arasında sıkışmış milyonlarca emekçinin öfkesi birikmiş ve makinelerle yaygınlaşan işsizlik nedeniyle işçiler kendilerine yeni çıkış yolları aramaya başlamışlardır. 

Bu dönemde yaşanan yoksulluğa karşı işçileri çaresizliğe iten bir diğer konu da yasal örgütlenme olanaklarının, devlet tarafından engellenmesi olmuştur. 1700’lü yılların son dönemecinde egemen sınıfların lehine sendikalaşma yasaklarının Fransa’da ve İngiltere’de birbirine yakın zamanlarda çıkartılması, tesadüf olarak açıklanamaz. İngiltere’de Birleşme Yasası adı verilen yasayla işçilerin her türlü birlik kurmasının yasaklanması, işçileri yasalarla sınırlanmamış birliktelikler kurmaya itmiştir. 

Ned Ludd, Birleşik Krallık’ta bahsi geçen dönemde işçilerin sesini çığlığa dönüştüren ve işsizliğin nedeni olarak gördüğü makineleri parçalayan grubun isim babasıdır. Kendiliğinden ve içgüdüsel bir öfkeyle makinelere yönelen hareket kısa sürede kitleselleşmiş ve daha sonrasında makine kırma suçunun cezası idam olarak belirlense de eylemler yaygınlaşarak devam etmiştir. Luddizmin etkisi, bu süreçte o derece yaygınlaşmıştır ki Birleşik Krallık dışında Kıta Avrupa’sında da etkili olmaya başlamıştır.

Luddizm, işçi sınıfının henüz bilimsel bir kurtuluş yolunu bulamadığı bir dönemde ortaya çıkmış olsa da işçilerin bu vahşi sömürüye karşı oldukça değerli bir çığlığıdır. Luddist hareket aynı zamanda egemenlerin, işçi sınıfını birbirine kırdırma çabalarına da bir isyandır. Milyonlarca işsiz ve çalışan yoksulun işsizlik sarmalında birbirini değil üretim araçları ekseninde kapitalizmi hedef alması, makine kırıcılığından başlayan hareketin giderek kapitalist sistemin temellerine gözünü dikmesi, egemenlerin korkularının gerekçesi de olmuştur. Tam da bu nedenle Luddistler idam cezalarıyla katledilmiş ve etkisiz hale getirilmeye çalışılmıştır.

Elbette ki sömürünün ve işsizliğin kaynağı üretim araçları olarak makineler değil, kapitalist üretim sisteminin kendisiydi. Luddist hareketin, işçi sınıfının içgüdüsel tepkisiyle oluşması, harekete geçmesi ve mücadelesi, sınıf savaşımının ilk kıvılcımlarından birisidir. Bu mücadeleler içerisinde işçi sınıfı birbirine güvenmeyi, yasalarla engellense de bir araya gelmeyi, aynı uğurda mücadele etmeyi ve mücadelesini bilimsel bir yolla örerek doğru hedefe yönelmeyi öğrenmeye başlamıştır.

Öncülümüz işçilerin, en basit ekonomik ve demokratik hakları için bir araya gelmelerinin dahi yasaklandığı dönemlerde can bedeli verdikleri mücadelenin önemi, bugünkü tüm kazanımlarımızda yatıyor. Ned Ludd nezdinde, kendi kurtuluşlarını, sınıf kardeşlerinin kurtuluşundan ayrı görmeyen her işçi önderinin ilmek ilmek ördükleri mücadelenin tüm kazanımları, sınıf mücadelesinin dinamik yapısı içerisinde düşünülmek zorundadır. İşçi sınıfının her kazanımı mücadeleyle olduğu gibi, sürekli mücadele olmaksızın da savunulamamaktadır. Parça parça aldığımız her hakkı savunmak ve yeni haklar almak için, işçi sınıfının büyük bir kardeşlik içerisinde ve sürekli mücadele etmesi zaruridir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz
Captcha verification failed!
Captcha kullanıcı puanı başarısız oldu. lütfen bizimle iletişime geçin!

en çok okunanlar