Her günü bir sonraki ile ve birbiriyle aynı olan hayatlar yaşayan emekçilere Merhaba. Yaşamak için çalışmak, alın terimizi emeğimizi satmak zorundayız. Buna rağmen zor hayatlar yaşıyoruz ve zorluklar son zamanlarda kat kat artıyor. Kıt kanaat geçiniyoruz. Bazılarımız iki işte çalışmak zorundayız veya günlükçüyüz. Başka işlerde çalışmak mecburiyetimiz oldu. Haftada bir tek tatil günümüz var ama yaşamın dayattığı ekonomik zorluklar o kadar yoğun ve bastırıyor ki çocuğumuza, eşimize, dostlarımıza ayıracağımız 10 saati bile işe ayırıyoruz.
Hiçbirimiz çalışmaktan gücenmiyoruz. Elbette ki bir şeyler üretmek, çalışmak değerli bir şey, lakin yoğun çalışmalarıma, döktüğümüz alın terine, hayatımızın en önemli yıllarını insan gibi geçinmek için harcamamıza rağmen dönüp geriye baktığımızda karın tokluğuna çalıştığımızı görüyoruz. En fazla birkaç kuruşu çocuklarımızın geleceği için bir kenara atıyoruz, o da ya okul masrafına gidiyor ya da acil bir durum olunca elimizde eriyip yok oluyor.
İş yerinde ekonomik koşulların yetersizliği hepimizin malumu. Ekonomik sıkıntılar yetmezmiş gibi bir de iş yerinde yasadışı baskılara, insanlık dışı birçok muameleye maruz kalıyoruz. Fabrika idari personelinden küfürlü, hâkaretli konuşmalar, azarlar, tazminatsız işten çıkarma tehditleri, mobbing, kadınlara yönelik cinsel taciz ve şiddet, düşük ücretler, kötü yemekler, servis sıkıntıları, elden para verilerek geleceğimizden çalınan sosyal haklar ve daha adını saymakla bitiremeyeceğimiz kırkı kırk para onlarca sorun.
İş yerlerinde bunca sorun varken dışarısı da iş yerini aratmayacak ölçüde kötü durumda maalesef. Enflasyon, pahalılık, alım gücümüzün düşmesi… Vergi yükünün altında ezilen de biziz. Mahkemelerde hak arama çabalarımızın yıllarca sonuçsuz kalması, uzadıkça uzayan mahkemeler, geç gelen adaletin anlamını yitirmesi, patronların sürekli bizden evvelki işçilerin mücadelesi ile kazanılmış olan kıdem tazminatımızı temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gasp etme niyeti ile önümüze getirmesi… Etrafımızı çepeçevre kuşatmış bozuk çarkın dişlileri arasında sürekli biz eziliyoruz.
İşçiler, emekçiler olarak her gün soluk soluğa bir uğraşla sözde bize ait hayatlar sürüyoruz. Neden sözde bize ait diyoruz? Çünkü iş hayatımıza, sosyal hayatımıza baktığımızda onca şey üretmemize rağmen kazandığımız sadece karın tokluğu, yoksulluk sınırında hayatlar. Patron çocukları ile kendi çocuklarımızın yaşadığı hayatları kıyaslamak ve bizim çocuklarımızın da patron çocuklarının yaşadığı hayatı hak edip etmediğini sormak bile hayatlarımıza sahip olamadığımızı ispatlar. Ekonomik koşulların bizi mecbur ettiği modern köle hayatı yaşıyoruz. Çalışmaz ise ya açlıktan ya işsizlikten geçinememenin acı reçetesini çekeceğiz.
İşçi kardeşlerimiz tüm bu sorunları yaşıyorken en önemli soru şudur. “Patronlar kendileri için her koşulu kullanıyorken kendi hayatımız için biz ne yapıyoruz?”
Bu soruların cevaplarını BİRLİK İşçi Bülteninde bulacağız. Çünkü bültenimiz işçilerin her türlü haksızlığa rağmen ellerinin armut toplamadığını göstermek içindir. Mevcut koşullarda sorunlarımızı çözeceğimiz yöntemler nelerdir, işçiler olarak neyi nasıl yapmalıyız gibi soruların cevaplarını bulmak ve anlamak içindir. İşçiler başta iş yerleri olmak üzere iş dışı hayatlarında bu emek gaspçısı çarklara karşı nasıl güçlü durabilirler, neleri kazanabiliriz bunları birlikte nasıl kavrarız bunun içindir. Bültenimiz işçilerin sesi, kendimizi yalnız hissettiğimizde güvenle sırtımızı dayayacağımız sınıf kardeşliği dayanışmasının adıdır. Hayatımızın değerli olduğuna önce kendimiz inanmalı ve onu kendimize ait kılmak için çaba sarf etmeliyiz.
İşçi olarak önümüzde iki temel seçenek var. İlki yakınıp, dövünüp yaşadığımız sorunlara boyun bükmek, bize bu olumsuz hayatı reva gören çarkın işlemesine tamam demektir. İkinci seçenek ise her koşulda, her şeye rağmen bu sorunlara karşı mücadele etmek, kendimize saygımızı yitirmeden, kişiliğimizi zedelemeden, onurumuza sahip çıkarak çelik gibi kırılmadan durmaktır. İşte BİRLİK bülteni ikinci seçeneği doğru bulanların adresidir. BİRLİK Bülteni sen, ben, o, biziz. “Akıl için tarik birdir.” desturu ile yola çıktık… Bu yolda pusulamız BİRLİK’tir.